13 Kasım 2013 Çarşamba

Karşılıksız Aşk

Ayrildigimizda tasidigimiz yukleri birakivermenin rahatligiyla aci ceksek de iyi gelen bir seyler vardi. Tanimlayamiyorduk bunu ama vardi, sen de ben de biliyorduk. Belki bana telefonu kapat dedikce aglaman bu yuzdendi. Bir seyleri geride birakmanin heyecani ve bilinmeze yelken acmanin korkusu. O tanimsiz duygu... Bir gun bitecek sandik. Bir sabah uyanacagiz ve birbirimize kavga ede ede ogretmeye inatlastigimiz 'kendi dogrularimizla' yeni bir hayata baslayacagiz. Sandik ki gunaydin opucugunu 'dogru' olana biraktiktan sonra yanlislarimiz bir daha yakinimizdan gecmeyecek. Hayallerimizdeki degisikliklerle dolu ve en onemlisi mutlu bir hayat bekliyorduk. O kadar bahanen bu yuzdendi zaten, biliyorum. Birbirimizi o kadar uzdukten sonra bedel odemeyecegiz sandik. Farkinda degilmisiz. Su hayatimizla oduyoruz birbirimize yaptiklarimizi. Hani kizardim ya sana, nerede olursan ol bana haber vereceksin diye, tersini yapinca deli gibi kavga ederdik, simdi yasayip yasamadigini bile bilmiyorum. Ya da en yakin arkadasindan kiskanirdim seni. En yakin dediklerim arkamdan vuruyor bugun. Senin icin de ayni seyler gecerli biliyorum. Burda tek tek anlatmaya gerek yok. Hem ben bir seyi ispatlamak icin degil, yasadiklarimdan yola cikarak bir sonuca varmak icin yaziyorum. Hicbir sey karsiliksiz kalmadi gordugun gibi. Nasil en guzeli kusursuzca berbat ettiysek el ele, adim adim, an geliyor en mutlu gunumuzde ictigimiz iki bira bile hatiralar yagmurunda ansizin karsina cikiveriyor ve mutluyken yerle bir oluyorsun. Karsiliksiz kalan bir ask var sadece ortada, bunlari haketmeyen.

7 Kasım 2013 Perşembe

Yağmur

Yağmur... Her nerede olursam olayım oraya ait hissetmeme neden olan yağmur... Yine çiseliyor bir yaz günü. Sırtımda eski, siyah bir hırka, yağmurdan kaçmayı değil yağmurla konuşmayı istiyorum. Belki defalarca geçtiğim yol yine ıssız. Yağmur, bir tek yağmur var sokaklarda. Yürüyorum yağmurla birlikte. Serin değil hava ama yağmur var. Düşünüyorum. Neden insanlar her yağmurda üşümeseler de hırka giyerler? Yürüyom, her zaman kendimle baş başa kalmak istediğimde gittiğim plastik sandalyeli küçük kafede bu defa şansıma hangi masanın düşeceğini düşünerek hızlandırıyorum adımlarımı. Kalabalıklaşıyor sokak. İnsan sesleri geliyor uzaktan; sakin hayatlarını diğer insanlarınkine benzetip mahvetme hayali olan insanların sesleri... Yağmur şiddetini azaltıyor. Küçücük şehirlerinde sahte kalabalıklar yaratmaya çalışan insanlar çoğalıyor yavaş yavaş. Şekersiz bir fincan kahve söylüyorum her zaman yaptığım gibi. Bir anne çocuğuna sesleniyor o sırada: “Çok uzağa gitme sakın! Çabuk dön!” diye. Dönemediğimi hatırlıyorum bir an. Bir zamanlar ait olduğumu hissettiğim yere dönemediğimi...

Kahve geliyor ve bir yudum alıyorum önce. Acı kahvenin dilimde bıraktığı o ilk tadın keyfini çıkarıyorumçünkü biliyorum ki o ilk yudumdaki tadı almak için beklemek gerek. O ilk yudumdaki tadı vermeyecek diğerleri. Yavaş yavaş midemin yanmaya başladığını hissediyorum. Kafam düşüyor öne doğru. Islanmış saçlarımdan bir damla düşüyor masaya. Tüm hayatım gibi; sessizce...

Düşüncelerim yağmur gibi yoğunlaşıyor tekrardan.

Her gitme acıtır. Hiçbir şehir gidenin arkasından ağlamaz, üzülmez sen onu öldürmek istesen de. Yağmurlar her zaman çağırır uzaklardan...

Ruhu özgür her insan gider. Giderken bir şeyler bırakır o şehirde, o kadında, o adamda. Bir şeyi değil her şeyi bırakıp baştan başlar.

Ve gökten değil gözden yağar yağmur.

O gün de öyle yağmur yağıyordu.

Balkonun parmaklıklarına tutunmuş ben ölsem diyordum içimden. Dua eder gibi, tekrar tekrar: “Ölsem, ben ölsem...” Yaşlar akıyordu gözümden. Soluğum kesiliyordu. Göğüs kafesim kendini aşağı doğru salmak isterken başım dur diyordu, sakın yapma.

Bulutlar yıldızları gizlemeye çalışırken rüzgar içimi ürpertiyordu. Rüzgar mıydı içimi ürperten yoksa damarlarıma süzülürken canımı yakan düşüncelerin mi?
Damlalar süzülüyordu. Kimi üçüncü kattan aşağı atlıyor, kimi boynuma süzülüyordu. Ben susuyordum. Titreyen ellerime bakıp yutkunuyordum. Tıpkı az önce yaptığım gibi. Yine kahve fincanını iki elimle sıkıca tutuyor, düşürmemek için büyük çaba sarf ediyor ve başarıyordum; üstümü lekelemiyordu kahve, dudaklarımdan içime süzülüyordu.

Bedenim rüzgarla üşümeyecek kadar sıcak, yağmurun söndüremeyeceği kadar ateşliydi ve rüzgarın beni kendime getirmesini dileyecek kadar aciz, yağmurun gözyaşlarımı geçemeyeceğini bildiğimden gururluydum yine. Sessizlik içimde yankılanıyordu.

Başımı kaldırıp “Kimim ben?” diye sordum olmadık bir anda. “Ben kimim ki?” Durmuşum meğer orda geceden sabaha kadar. Her mevsim yağmurlusun sen, mevsmlerin yağmurlu. Yağacaksın hep dört mevsim ve ıslatacaksın yüzümü.

Yüzün özlemeyecek yağmuru, biliyorum.

Dönerken yağmurdaki insanları gördüm yeniden. Çoğu telaşlıydı ve kaçmaya çalışıyordu şiddetini artıran yağmurdan. Ben ise yağmurla birlikte yürüdüm. Çünkü kimileri sadece yağmurda ağlayabilir kimse farketmesin diye.

Bir Sevgiyi Kaybetmek

Kayıpların acısı, kazanmak için harcanan çabanın büyüklüğü ile artıyor.Bir de verilen uğraş sevgi içinse kalıcı izler bırakıyor içeride...
Bazen hayatımızda hikayeler yaşar,bunları her anlatışımızda bir şeyler katar ya da çıkartırız.Başımızdan geçen olaylar zamanla gerçekliğini unutup öyküye dönüşürler. öykü anlatmak da bir sanattır.İşte bu öykülerin bazılarında başrole o kadar kaptırırız ki kendimizi yaşanmamış yerlerini önceden tamamlarız sanki bir senarist gibi.Aşık olursun, çok seversin, önceki aşkların birer öykü olur.O öyküleri kendine göre anlatırsın,görmek istediğin gibi gösterirsin.Hatta öncekilerinde yaptığın hataları tekrarlamayacağını düşündüğün için yorumlarsın yaşandığı zamanlarda yapamadığın gibi. son aşk her zaman en büyük aşktır eğer diğer aşklar öykü gibi anlatılıyorsa.Bu defa sevmek gerçektir,diğerlerinde olduğu gibi hikaye değil.Sonra zamanla bir şeyin farkına varırsın; sevdiğin kişi aslında bambaşka biridir.Ama o anda yaşadığın için bir öykü değil gerçektir olanlar.Aslında defalarca geçmiştir başından aynı olaylar, aynı acı, aynı zorluk, aynı huzursuzluk.Ama bu defa hepsinden gerçek,hepsinden başkadır yaşayana göre.
Aşık olduğun insanı değiştirmeye çalışmak kadar bir aşkı yıpratacak hiçbir şey yoktur.kocaman bir risktir bu aslında.bilirsin ki değişmezse bu sevgiyi kaybedeceksin,çok yaralanacaksın.Ama yine de denersin bir ümit. en kötü yanı ise çaresizliktir.Yapacak hiçbir şeyin olmaması.denersin değiştirmeyi sana uymayan şeyleri.elinden geleni yaparsın ama sonucunda hiçbir şey elde edemezsin.Sadece sevgin yıpranır, sen yıpranırsın, aşık olduğun yıpranır. sana çok mantıklı gelen şeyler ona mantıklı gelmez, seni kırdığını söylediğin şeyleri yapmaya devam eder, sana böyle davranmasının seni ne kadar çok yaraladığını söylersin anlam veremez. kör gibidir karşındaki, sağır gibi, anlamıyor gibidir...Ne söylesen, ne anlatsan, ne yapsan boşunadır. değişmeyecektir senin için yanlış olan şeyler. etrafına bakarsın acaba ben mi yanlış yapıyorum diye, yalnız hissedersin kendini. en çok sevdiğin, en çok aşık olduğun adım adım, yavaş yavaş kopuyordur senden. deliler gibi istediğin halde, en baştaki o güzel ve kusursuz zamanlarınızda olduğu gibi yaşamak istediğin halde asla o öyküyü bir daha yaşayamayacak olduğunu bilmek ezer altında seni. gözlerini daldırıp düşünürsün saatlerce. ama hiçbir şey geçmez aklından. ne bir kelime ne bir resim. çaresizlikdir işte bu...Kaybetmek istemediğini kaybetmek üzere olduğunu bilmek ve yapacak hiçbir şeyinin olmaması. "bitsin" de diyemezsin "bitmesin" de. seyredalar, izlersin sadece olanları. boğazına düğümlenir biçarelik, gözleri dolar, için sıkılır.Hep güzel anlar gelir aklına ve başlarsın öykünün yazılmamış yerlerini tamamlamaya. birden bire çıkıp karşına "seni öyle çok seviyorum ki ne istersen yapmaya hazırım, seni kaybedemem" demesini hayal edersin. bu hayaller eşlik eder sana ellerin kolların bağlıyken sevginin kaybolmasını izlemene. çünkü göremezsin hayallerin dışındakileri, gerçeği... bittiği gerçeğini!
bi dakka...

Kabullenmesi güç acılardan. konduramadığından mütevellit idrak etmesi zaman alanlardan...
Düşün ki; bir ilişkin var süregelen uzun kısa farketmez. seviyorsunuz birbirinizi. herkesin aşkı kendisine güzeldir ya, öyle anlatılmaz bir aşk sizinkisi. hani nasıl bilirsin sevidiğini ama söylensin istersin. "seni seviyorum" dendikçe daha bir inanırsın sevdiğine. öyle ya bilmek yetmez bazen, söylenmeli akıldan geçen yürekte hissedilen...
Aşklar bir anda, bir görüşte, ilk bakışta başlar belki ama bitişler her daim yavaş ve sancılı olur kanımca. önceleri anlamazsın, sonraları farkeder kabullenmezsin ya da. kendini ikna etmeye çabalar, bu sevginin bitebilme ihtimalini getirmeye korkarsın aklına.
Hazmetmesi güç bunu. her babayiğidin harcı değil. hadise "anlaşamadık bitti gitti" değil çünkü. sen yoluna ben yoluma diye bir şey yok. eskiden inandıkların ile şimdi düşündüklerin çelişirse birbiriyle vay haline.
Dikkatini çekerim olay karşındakinin senden soğuması ve senin onu hala ilk günkü gibi seviyor olman değil. böyle de olabilir tabi ancak benim bahsettiğim iki kişinin birbirinden uzaklaşması... birlikteyken, alışmışken, geçmişte birbirinden ayrı bir gün dahi geçirebileceğine ihtimal vermezken.
İstemesen de değişir bir şeyler bir vakit sonra ama aylar ama yıllar sonra... bir şeyler eksilir işte. ekleyeceğine daha güzel günler, geçmişini özleyerek sermayeni tüketirsin sen. tanıdığın adam değildir artık karşındaki, geceleri yattığında düşündüğün adam gene o'dur belki ama özlediklerin geçmişte yaşadıklarınızdır artık. yarına dair bir umut ve hayal beslemezsin içinde. tükenmiş olma ihtimalini kabullenmedikçe daha bir tüketirsiniz sonra birbirinizi.
Konuşacak şey bulamazsınız belki, mücadele etmek için bir sebep yaratamazsınız artık. yaparız dediğiniz her şeyi erteler, birbirinizle ilgili şeyleri daha az merak eder olursunuz. "sevdiğim adam bu muydu" derken kendinizin de artık karşınızdakinin düşlediği kişi olmadığını anlarsınız ama. gene de zordur bunları kabullenmek ve sindirmek.
Birbirinize verdiğiniz birçok sözü artık tutamadığınızı gördükçe öfkelenmez aksine daha çok üzülürsünüz. çünkü bilirsiniz ki, sevmeyi sevilmeyi siz onunla öğrenmişsinizdir. seven adam ne yapar onunla yaşarak görmüşsünüzdür. ondan sebep farkedersiniz sevgi tükendiğinde neler gelir başa. seven adam ne yapmaz bunları öğrenirsiniz sonra.
Demem o ki geçmişi özleyerek geçer bir süre. halletmeye niyetlenikçe daha bir karışır konuşulan mevzular. bir tartışma başka bir tartışmaya vesile olur onu da geç sessizleşirsiniz zamanla. gözler, eller uzaklaşır birbirinden.
Cesaret de edemezsiniz ayrılmaya. pişman olmaktan korkar, bunun atlatabileceğiniz bir dönem olmasını dilersiniz içinizden. ancak bir kere uzaklaştı mı gönüller, çarpmaz o kalp bir daha bir diğeri için.
Artık farketsen de bittiğini, istersin desin karşınızdaki: "her şey bitti". öyle ya bilmek yetmez bazen, söylenmeli akıldan geçen, yürekte hissedilen... ondan sonra anlarsın sen. giden belki bu sözden sonra gider ama sevgi ondan da önce gitmiştir zaten.
Eski sevgilinin sevgisini kaybetmek çok kötüdür. * iyi yada kötü tüm yaşanmışlıkların üstüne sevginin kaybolması iki tarafada haksızlık daha da önemlisi saygısızlıktır. * ideal olanı işi güzel bir arkadaşlığa çevirmektir. *
Kendi sevginizi kaybetmek mi yoksa bir başkasının size olan sevgisini kaybetmek mi daha acıdır? sorunsalını akla getiren durumdur. ikisi de uzun vade de unutulur. yeni hayatlar kurulur, yeni sevgiler bulunur. asıl acı veren, çırpındığınız,çabaladığınız halde bir başkasının sevgisini kazanamamaktır.
Adı konmamış ayrılıkların başlıca sebebi. bitmiş ilişkilerin neticesi.
Yanyana olup kendini yalnız hissetmek, yalnız olduğunda onun varlığını özlememek... geleceğe dair daha az hayal kurmak geçmişteki hoş anıları düşünerek daha fazla vakit harcamak. avunmak için sebepler yaratmak ama o sebeplere kendini inandıramamak... herkesten çok ona güvenmek, bir şeyler bittiğinde kendine olan güvenini kaybetmek, savunduklarınla eleştirdiklerini karıştırmak emin olamamanın da verdiği bir huzursuzlukla ne yapacağını şaşırmak. artık bilinmesi mühim olmayan birçok soruya yanıt bulma arzusu, buna karşın hiç konuşmama tercihi. boşluk hissi, doldurma mecburiyetiyle yapılan bir dolu hata; akabinde pişmanlık öncesinde öfke. kabulleneme, hazmedememe, inat, çoğu zaman kırgınlık belki ayrılık ama akabinde özlem öncesinde üzüntü. neden ler nasıl lar akabinde umursamazlık öncesinde uykusuz geceler. karşıt birçok hissi birarada yaşamak "ne hissediyorsun" diye soranlara verecek bir yanıtı olmamak. eski artı hesaplarına girmek, iyi yönlerini görmeye çabalamak. en fenası verebileceğin onlarca tepki varken bir dolu şeye tepkisiz kalmak. geçmişine baktığında onu özlemek geleceği düşündüğünde yanında olmamasını dilemek budur bence bir sevgiyi kaybetmek.
Koyver gitsinin başlangıcıdır...
Ömürden gidecek faydalı anların parçasıdır.
Sevgiye boğulmuş, defalarca kırdığı kalpten hiç çıkarılmamış, her defasında kucaklanmış insanların akıllarının ucuna gelmeyen büyük kayıp. akıllarına gelmeyen, başlarına geldiğinde, çok zor bulunan, dünyayı verseler alamayacakları bir duyguyu kaybettiklerini anlayacaklar dersek, yalan olur belki. sevginin değerini bilen, zaten kaybetme korkusunu içinde taşır. o sevgiyi kaybettiğine üzülmesi de sadece bencilliğindendir. hak etmediği şey elinden gitmiştir oysa.
Bir konul sindirmisam şarkısında özetlenen ve simgelenen bir olay.
Susmakdır , ağlayamamamaktır , kıyamayıp sesini çıkaramamaktır , sonra bir ümitle yaşamaya devam etmekdir , hala deli gibi sevmekdir ...
Kaybettiğin sevgi ile birlikte kendinden, etinden, ruhundan, gülüşünden de bir parça kaybetmektir. sevgi tekrar çoğalabilen, kendini tamir edebilen bir şey değil insanda. her gidiş ile azalır sevgi, size geri dönmez, orada kalır, onda kalır. bir parça daha bırakırsınız ve azalırsınız. birgün tekrar seviyorum dediğinizde asla bir önceki şiddette olamaz çünkü eksiktir bir öncekinden, çünkü bir parçanızı kaybetmişsinizdir daha önce.
bonusu zakkum'dan geliyor;her birliktelik, kalbinin emzirecegi bir yeni bebektir.
önce emeklemeyi, sonra yürümeyi öğretmen gerekir..kalbindeki sütü tuketmediler mi ? Bezen hiç başlamamasi, bir gün bitmesinden iyidir..
yilgin ve yikik günler yasamak, her ezgiyi umutsuzluga, ayriliga yorup kisa araliklarla 'gitme' diyerek aglamaktir. sancili yorgunluk, birakip gitmesi degildir, bilirsin ki giden sevgisini de alip götürür. zaman ilac degil ögütücü islevi görür. sen yalnizligi ve giden sevgiyi ararken bir zamanlar sana ait olan sevgi cürür, cürütülür. gecelerin ne kadar uzun oldugunun farkina varirsin. sözün bittigi yerdesindir artik.
Bir sevgiyi kaybetmek, bir cift gözü bir daha görememektir.

Son bakıştan ötesinin ayrıntı kalmasıdır hayatta. kıvranmaktır geri alınamayan saatlerin tıkırtısında.