7 Nisan 2014 Pazartesi

Aşk Yalan Mıdır?

Aşk yalan mıdır diye sorgulamaya başladığında taksinin ışıkları yüzüne vuruyordu. Gözyaşları belli olmasın diye sildi elinin tersiyle. Niye yapmıştı, neden yapmıştı bilmiyordu. Öç almak mıydı istediği, hesap sormak mı yoksa macera mı arıyordu? Hiçbir zaman öyle biri olmamıştı. Değişiyor muydu yoksa?

Kafasındakileri taksicinin nereye sorusu böldü. Dekoltesine odaklandığı gözlerinden kaçmadı.

-"Sen devam et, söyleyeceğim."

Karar vermişti. Bundan sonra çok planlamadan yaşayacaktı. Öyle yapanlar hep daha mutluydu çevresinde ama yine de düşünmeden edemedi. Yüzüne nasıl bakacaktı bir daha? O kendisine nasıl bakmıştı? Bakmakla kalmayıp onu öpmüştü de hatta.

-"İleride, sağda."

İner inmez koşarak kalabalığın içine attı kendini. Kalabalık arttıkça müziğin sesi de artıyordu. İlk önce biraz daha içmeliydi. Sarhoşken daha cesurdu ve daha samimi. Boş bir tabureye oturdu. Solundakine baktı. Hiç tipi değildi. Sağındakine bakmaya dönerken göz göze geldiler.

"Merhaba." dediğinde yüzüğünü farkettirmeden çıkarmakla meşguldü. Yüzükle uğraşırken o geldi aklına. gülümsedi biraz. Hüzünlü bir gülümsemeydi bu.

Önce çekimser bir biçimde tanıştılar. Üç saat önceki tecrübesi ona öpüşmeye daha çok zaman olduğunu söylüyordu. Pek fazla gece hayatı olan biri değildi. Asla öyle olsun da istememişti. Bu kez ağırdan alacaktı. Biraz olsun karşısındakini tanımak istiyordu. Konuşmaya başladılar. Alkol arttıkça sohbetin derinliği de arttı.

-"Aşk gerçek mi sence?" dedi.

-"Ne gerçek mi?"

-"Selin'i diyorum, seni gerçekten seviyor mu?"

-"Evet, gerçek." dedi.

-"Benim gerçek olduğu konusunda şüphelerim var."

-"Aşk gerçek olduğu kadar gerçek ama biz olduğundan daha gerçek algılıyoruz. Uyuşturucu gibi, sigara gibi bir nevi, farklı beklentilere sokuyor insanı. Oysa güzelliği bir saniyede oluşabilecek kadar basit ve doğal olmasında."

-"Madem seni seviyor, neden burada yalnızsın ve bana öyle bakıyorsun?"

Önce birkaç saniye sustu. içkisinden dolu bir yudum aldı, barmene doldurur musun diye el işareti yaptı ve ona döndü.

-"Gerçekler can sıkar. Biraz hayal kurmak, hayallerinin peşinden gitmek gerek."

Gülümsedi ve sigarasını yaktı. Sevgilisinin sadakatine güvenen sinsi bir züppe diye geçirdi içinden. Tıpkı benim gibi, zamanla anlayacak. Benim anlatmam ona öğretmez. kendi yaşamalı.

El ele tuvalete gitmeye başladıklarında hemen 500 metre ötedeki barda elindeki yüzüğün çifti yere düşüyordu.

"Selin." diyordu. "Bize gidelim. Hem bu kez yakalanma korkusu da yok. Şehir dışına, arkadaşının yanına gitti."

Çekip Gitmek

Aynadan geride bıraktığı şehre bakıyordu. Anılar geçti gözlerinin önünden. Bir şey düğümlenmişti boğazına. Bir şeyler eksikti ama tam olarak tanımlayamıyordu. Müziğin sesini açtı. Güneş son ışıklarını da önündeki keskin virajı şerit gibi bölen denizin üzerine bırakıyordu. Sigarasını yaktı ve virajı dönerken pencereden dışarı üfledi uzun uzun. Geride bıraktıklarını düşündü. Bir ara ağlayacak gibi oldu, sonra tutabildi kendini. Müziğin sesini biraz daha açıp gazı kökledi. Ne kadar hızlı giderse o kadar çabuk biteceğini umuyordu.

Çekip gidiyordu tüm hayal kırıklıklarının yolundan. Kendine yakışır biçimde karamsar bir manzarayla, yalnızlıkla ve bir tek sigarasıyla gidiyordu. Bir şeyi değil, her şeyi geride bırakıp yeniden başlıyordu. Ama kafasında hep aynı soru dönüyordu.

Geride bıraktıkları onu bırakacak mıydı? Ya kalan tek bir şey her şeye bedelse?