17 Ağustos 2014 Pazar

Küçük Bir Çocukken

7/24 yatakta olduğunu düşün. Uykunda bile mesaj verdiğini, rüyanı sergilediğini, üstüne sana cevap olarak hayal verdiklerini düşün. Zaten yaşamaktan her seferinde böyle kaçıyorsun. Gerçeğini kendinden uzaklaştırıyor, belki de bu boş hayallerle bunun üstünü beyaz bir örtüyle örtüyorsun. Hayalin, sen istemedikten sonra ne düşündüğünü kismenin bilemeyeceği gerçeği oluvermiş. Kendine küçükken verdiğin sözler vardı. En azından söz verebiliyor, bunları planlayabiliyordun ve şimdi tüm bunları unuttun; öcü gözüyle baktığın sistem denen şeyin seni de içine aldığı gerçeğini unuttun en başta. Hayatı tersine yaşıyorsun. Yaşlanırken aslında zaman tersine işliyor. Küçülüyorsun veya olgunlaşırken kaypaklaşıyorsun. Karşı durduğun sistem seni de kendinin bir parçası haline getirmiş ve sen en azından doyabilmek adına susmayı yeğliyorsun. Bunları da unuttun. Gerçekten en fazla neyi yaparken büyük keyif aldığını düşündün mü hiç? Cevabın artık koca bir hiç. Farkının, zevklerin olduğunu unuttun. İçerken acını, sevişirken sevmeyi, eğlenirken gülmeyi unuttun. Sonunda da oynadığın kumarda kendini kaybettin. Yalandan bir dünya yarattın kendine. Üstüne bir de bu dünyada kendini figüran olarak aylık ücrete tabi olacak şekilde sigortaladın. Kendine asgari hayatı reva görüp, minimum konfigürasyon için boş mukaveleye imza attın. Evine aldığın kolanın şişesi büyüdükçe büyüdü ama gazı kaçtığında hala kola içtiğini zannettin. Biranın köpüğüne kızdın, metrobüste oturabilmenin fizibilitesini yaptın. Bozuk kaldırıma düzen dedin. Hiç utanmadan yapabileceğin en iyi şeyin evlenip, çocuk yapmak olduğunu ve bu çocukların yeni suretlerin olarak senin küçüklüğünü temsil edercesine önce sana başkaldırıp sonra dünyaya yenilerini çizmek adına birer ikişer çoğalacağını düşünüyorsun. Yeraltından çıktığında gözüne giren ışıkla aydınlandığını zannettin. Bilemedin.

m.youtube.com/watch?v=lQwOAWOlsOo