4 Eylül 2013 Çarşamba

Bilinmeyenlerimiz Üzerine

Ayrildigimizdan beri sadece iki kez ugradim Eskisehir'e. Neyle karsilasacagimi bilmedigimden. Ilk gelisim daha sanciliydi ilk ayriligimiz gibi. Sonradan ayrilip baristikca alisiyorsun. Caresiz kabullenmislik. Mesaj attım arkadaşlara. Bunca olandan sonra deli misin dediler. Hayır aşığım dedim, daha kötü. Diğerinde hiç değilse mutlusun.

Garajdan yalniz ciktim ilk kez. Anilarin oldugu yerlere bakmamaya calisacaktim, inerken oyle planlamistim. Sana karsi ne dusunup hayal ettiysem tersinin olacagini henuz idrak edememistim. Oyle bir yer olmadigini inince farkettim. Gozlerim kapali ciktim oradan.

Ayrilik gelip cattiginda insanin tum dunyasi tersine donuyor. Her sey, her duygu karsitlariyla yer degisirmeye basliyor. Mutluluk-huzun, gulmek-aglamak, umutlar-hayal kirikliklari... Insan dunyasi boyle degisince dogal olarak dis dunyadan da degisiklikler bekliyor. Iste ben de oyle bir degisiklik aradim o gün. Yazhanedekilerin yuzune dikkatle baktim. En ufak bir degisiklik, bir yaslanma belirtisi yoktu. Oysa beni iste tam orada optugunun uzerinden yillar gecmis gibi ama kimse yaslanmamis. Belki ruhum bir tek. Eskisi gibi kaldiramiyorum her seyi. Ya da eskiden beni sasirtip dehsete dusuren seyler artık normal geliyor. Bir kabullenis miydi bu yoksa her seye, herkese bir isyan mi, inan simdi bile bilmiyorum. Her şey nasıl bıraktıysam öyleydi işte. İnsanın yüzüne bıçak gibi çarpan ayazı aynı. Akbil aynı, vedalaşma öncesi saatin gelmesini beklediğimiz küçük cafe, kaçamaklarımızın durağı Kentpark aynı. Tramvay bile ayni. Ayni renk, ayni anonslar... Acaba sen de aynı miydin? Hiç sanmıyorum. Aşk değiştiriyor insanı, hele daha başlarıysa... Ne kadar değişirsen değiş bende hep aynı kalacaksın. Bir gün adresin, bir gün kilon, belki çok sevdiğim sarı saçların bile değişecek fakat ben seni hep bu tramvay durağında son gördüğümde yüzüme bakamayıp ağlarken hatırlayacağım. Zihnimde kalan diğer hallerin hep bundan şekillencek. Belki sevinebilirsin buna onca şeyden sonra, bilmiyorum.

Tramvayda her koltukta baska bir ben, omzuna basina yaslamis yahut yol alirken sessizce seni izlemekle mesguldü. Sen yine o çocuk çekingenliğinde okşuyordun saçlarımı. Hayaletlerini geride bırakıp adalarda indim. Gozum seninle ilk yemek yedigimiz yeri aradi hemen. Anilar bu kez net degildi. Hesabi israrla odememi hatirladim sadece. Amacsizca yurudum defalarca orada. Seversin orada yurumeyi, her gecen sari sacliya dikkatlice baktim, belki sensindir diye. Gorseydim ne yapacagimi bile bilmiyordum. Belki sadece bakardim yuzune ama tek kelime konusamazdik sanirim. Olsun, aradan yillar gecse de konusmadan da anlasiriz biz. Hem kelimelerle vakit kaybetmeye ne gerek var. Gozlerden daha samimi degiller hicbir zaman. Belki bu yuzden ayrilirken yuzume bakamadin.

Ac bedenim bu kadar duygusal yuku daha fazla kaldiramadi ve yemek yiyemeyecegimi bildigimden bir seyler icmek icin seninle oturmadigimiz bir cafe aradim. Bulmam yarim saat surdu. Cay iyi gelmisti. Etraftaki ciftlere bakıp uzuldum biraz. Mutluluklarina mi yoksa cogunun sonunun bize benzeyecegine mi onu da bilmiyorum. Sana benzeyen biri gecti yanında arkadaslariyla. Sari sacliyi sen, duz ve uzun olani Ecenur sandim. Bir kalkisim var masadan, Fenerbahce gol attiginda daha oyle sevinmedim ben. Hesabı hızlıca ödemeye çalışarak çıktım oradan. Ciktigimda oyle bir pesinden kosusum var, cocukken yerden yuksek oynarken hiç oyle kosmadim ben. Ben parayı ödeyip çıkana kadar gitmişti(n). Sen miydin, bilmiyorum. Bu da bizim cevapsiz sorularimizdan biri olacak. Sen olsan ne degisirdi onu da bilmiyorum. Her seyi bir süreliğine unutup, oturup bir cay icer miydik birlikte? Hayatinin en büyük sirlarini paylasmis bedenlerin oturup cay esliginde bir sohbet edememesi ne kotu. Bu kadar nefret etmemek lazim. Bu kadar nefret edilmeyi haketmemek lazim belki de, onu da bilmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder